Memur-Sen’in, “Özgür”, “Demokratik”, “Müreffeh”, “Yeni ve Büyük Türkiye” hedeflerinin ortak akılla gerçekleştirilmesine katkı sunmak amacıyla 26-27 Aralık 2014 tarihinde Ankara’da düzenlediği ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle gerçekleşen “Yeniden Büyük Türkiye Kongresi”, geniş katılımla ve değerli bilim/düşünce insanlarının önemli katkılarıyla tamamlanmıştır.
Türkiye’nin gücünü, ekonomisini, eğitimini, hukuk ve adalet mekanizmalarını değiştirmesi gerektiğinin vurgulandığı “Yeniden Büyük Türkiye Kongresi”nde aşağıda yer alan tespit, değerlendirme ve önerilerin sonuç bildirisi olarak yayınlanmasına karar verilmiştir.
1-Eğitimsizlik, dikkatsizlik, ihmal, yönetim ve denetim zaafı ile aşırı kâr hırsından kaynaklanan iş kazaları ve meslek hastalıkları; iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşması için kamu ve özel sektör, çalışanlar, işverenler ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliği ile gerekli tedbirler alınarak önlenmelidir.
2-Kayıt dışı çalış(tır)ma ve modern kölelik/taşeron uygulamalarına son verilmeli, herkese insan onuruna yakışır iş ve ücret sağlanmalıdır.
3-Türkiye, ekonomik büyüme, istihdam ve üretim arasındaki ilişkiyi doğru bir zeminde kurmalı, istihdam dostu yatırımlara ağırlık vererek üretime dayalı ekonomik büyümeyi benimsemelidir. Kamunun istihdamda öncü rol üstlenmesine katkı sağlayacak şekilde emekli maaşlarına yansıyan bordro kalemleri artırılmalı ve kamu görevlilerine emekli olmama yönündeki zorunlu tercihi dayatan sistem değiştirilmelidir.
4-İcrayı engelleyen, açık arayan teftiş sistemi yerine, mevzuattan uygulamaya, hizmetlere yön veren etkinlik ve verimlilik düzleminde sonuç üretmeyi hedefleyen rehberlik ve denetim anlayışı benimsenmelidir.
-Örgütlenme hakkına dair mevcut kısıtlamaların kaldırılması ve kamu görevlilerinin siyaset ve grev hakkına sahip olması demokratikleşme, sivilleşme ve özgürleşme sürecinin zorunlu bir sonucu olarak gerçekleştirilmelidir.
6-Gelir dağılımında adaletin sağlanamaması; toplumsal barış, dayanışma ve adalet duygusunun oluşmasının önündeki en büyük engeldir. Ekonomik büyümenin bütün bireyler açısından refah artışıyla sonuçlanabilmesi için milli gelirin adil dağılımına ilişkin tedbirler alınmalı, sosyal hukuk devleti olmanın ancak bununla mümkün olacağı unutulmamalıdır.
7-Ekonomik ve siyasi istikrarsızlık oluşturacak boyutlarda olmasa dahi, büyüme ve cari açık rakamları, ekonomimiz üzerinde önemli bir risk oluşturmaktadır. Bu riskin bertaraf edilmesi için ileri teknoloji ve katma değeri yüksek marka ürünlerin üretilmesinin ve uluslararası pazarlara ihraç edilmesinin her türlü ortamı sağlanmalıdır.
8-Türkiye, tüketim, faiz ve rantiyeye dayalı ekonomik sistemin bütün unsurlarından kurtulmalı, tasarruf, üretim ve istihdama dayalı yeni bir ekonomik sistemi sanayiden finansa, ekonomiye dair bütün alanlarda hâkim kılmalıdır.
9-Küresel finans sisteminde yer alan IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar Batı’nın ve uluslararası bankacılık sistemindeki oligopollerin çıkarları doğrultusunda faaliyet göstermekte, adil bir iktisadi gelişme ve kalkınmanın önünde engel teşkil etmektedir. Bu duruma alternatif bir çözüm olarak Türkiye’nin dünyanın İslami finans merkezi olması için kamuoyu oluşturulmalı ve etkin bir politika izlenmelidir.
10-Rekabete dayalı küresel ekonominin gereklerini yerine getirmek ve bu düzlemde ön sıralarda yer almak için marka ve patent üretimi artırılmalı, bu amaçla kamu ve özel sektörde AR-GE ve inovasyon harcamaları daha etkin ve verimli kullanılmalı, AR-GE bütçeleri artırılmalıdır.
11-Kadınların siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve kamu yönetimi başta olmak üzere hayatın tüm alanlarında var olma ve karar mekanizmalarında yer alma mücadeleleri pozitif ayrımcılıkla güçlü bir şekilde desteklenmelidir.
12-Türkiye’nin sahip olduğu en büyük toplumsal değerlerden biri hiç kuşkusuz güçlü aile geleneğidir. Modernleşmenin, sanayileşmenin ve küreselleşmenin aile üzerindeki olası yıkıcı etkilerini önlemek için hem boşanmaların hem de evliliğe dair isteksizliklerin azaltılması yönünde tedbirler alınmalıdır.
13-Yeniden Büyük Türkiye idealinde en büyük avantaj, ülkemizin genç nüfusa sahip oluşudur. Bu çerçevede gençler yönetime katılma konusunda motive edilmeli, gençlerin fırsat ve imkânları artırılmalı ve seçilme yaşını 18’e indirecek değişiklik bir an önce yapılmalıdır.